Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Şubat 2012 Pazar

The Thin Red Line (1998)

+ Bu dünyada tek başına bir erkek bir hiçtir. ve bu dünyadan başka dünya yok.
- Başka bir dünya gördüm. Bazen onu hayal sandım, ama olsun.
+ Göremeyeceğim şeyler görmüşsün.
Kalıcı olan iki şey var. Biri ölü, öbürü de Tanrı. Ee o kadar bunları unutmasam iyi olur. Bu savaş, Bu savaş sonum olmayacak, senin de sonun olmayacak…
Şu anda kendini yok etmeye çalışan bir dünyada yaşıyoruz.Böyle bir durumda sadece gözlerini kapatıp görmezden gelirsin..Kendini korursun…
Hey hadi, hadi söyle! Hadi Söyle! Kimin yaşayacağına kim karar veriyor?! Kimin öleceğine kim karar veriyor !? Bu savaş anlamsız. Bana bakın, burda duruyorum ve üstüme tek bir kurşun bile gelmiyor. Bir tane bile gelmedi. Neden !? Peki neden hepsinin ölmesi gerekiyor? Burada durabiliyorum, görüyorsunuz!


The Boondock Saints (1999)

Öncelikle şehir bu haldeyken hiçbir şey yapmadan oturup, bu olayların önlenmesi için hiçbir çaba sarf etmeyen sizlere teşekkür etmek istiyorum sevgili dostlarım. Şimdi tam da ihtiyacımız olan şey de buydu zaten. Bazı yerel gazeteler şimdi bu adamları kahraman ilan ediyorlar. Şimdi bir şeye açıklık getirelim. Her şeyden önce şunu bilmelisiniz. Bu ikisi, asla kahraman değiller. Onlar, sıradan olaylar karşısında sıradan insanların yaptığı gibi çok yanlış bir davranış sergilediler. Maalesef çok başarılı bilgisayar sistemimiz bu ikisi hakkında bize yardımcı olamıyor. Bildiğimiz tek şeyi de komşularından öğreniyoruz. Genel bir kanı da Onlar melek. Fakat melekler öldürmez. (Paul Smecker)
Hepimiz, kötü insanlardan çekinmeliyiz. Ama kötülüğün en çok çekinmemiz gereken yüzü iyi insanların da kötü olanlara uymasıdır!
1900′lerin başında erkeklerin başparmaklarından kalın bir sopa kullanmadıkları sürece karılarını dövmeleri yasaldı.
Artık bir adama onu öldüreceğini söylememen gerekiyor. Ondan sonra bu göt heriflerle köşe kapmaca oynuyorum. İşin bütün zevkini kaçırıyorlar.
Ben kötü adamları parmaklıkların arkasına kapatıyorum ama kanunların bu orospu çocuklarının paçayı kurtarmasını sağlayan bir sürü eksiği, gediği var.
Bize duygularımızı ruhumuz verir. Tanrı’nın bizimle konuşmasını sağlayan bir köprü gibidir.
Dinle alay etmek kolaydır, oğlum. Savunmaksa çok daha zordur.
Tanrı’nın kanunları insanın kanunlarının üzerindedir.
Masumlara asla dokunulmayacak ama yoldan çıkanların kanı bir nehir gibi akacak.
Bu üç kişi onların kanatlarını kıracak ve Tanrı’nın masumların intikamını alan çekici olacaklar.
Kötü olanı yok et ki iyilik yeşerebilsin.
Artık bir adama onu öldüreceğini söylememen gerekiyor. Ondan sonra bu göt heriflerle köşe kapmaca oynuyorum.
İşin bütün zevkini kaçırıyorlar.
-Şimdi bizi dinleyin.
-Fakir veya aç olanları istemiyoruz.
-Yorgun veya hasta olanları da istemiyoruz.
-Biz günahkarları alacağız.
-İçinizdeki kötülüğü yok edeceğiz.
-Her nefesimizde onları avlayacağız.
Gökten yağmur olup yağana kadar her gün onların kanını akıtacağız.
“Öldürmeyin. Tecavüz etmeyin. Çalmayın.” Bunlar her inançtan insanın uyması gereken kanunlar.
Bunlar basit istekler değil. Bunlar ilahi emirler. Bunlara uymayanlar bedelini ödemeli.
Şeytan’ın birçok yüzü vardır. Size sınırları aşıp gerçek kötülüğe, bizim bölgemize girmemeniz için bir ders veriyoruz.
Eğer geçerseniz bir gün arkanıza baktığınızda üçümüzü görürsünüz.
Ve o gün yaptıklarınıza pişman olursunuz. Biz de sizi istediğiniz tanrıya göndeririz.
Birer çoban olacağız. Senin için Tanrım, senin için.
Gücümüzü elinden alıyoruz. Ayaklarımız emirlerini rüzgar gibi yerine getirsin.
Akıtacağız sana doğru ruhlarla dolu olan nehirleri.
-In nomine Patris
-Et Filii
-Et Spiritus Sancti.
- Bunu daha ne kadar sürdüreceğiz, baba?
+ Önemli olan ne kadar sürdüğü değil.
Önemli olan içinizde bunu yeteri kadar sürdürecek kararlılık ve inanç olup olmadığı.
Patavatsız olmamı mazur görün. Çünkü zeki insanlara, kendilerini gerzek hissettirecek derecede kahrolası bir dahiyim.


İncir Reçeli



Günaydın sol yanım.
Bana bir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim. İncir Reçeli sendin sevgilim.
- Bedenin bu kadar ucuz mu bilemedim…
+ Asıl ucuz olan ne biliyor musun; beş kuruş vermeden savurduğunuz yargılarınız!
Hiç yadırgamadım yüzünü, inan çok tanıdık… Gönlüme hoş geldin sevdiğim, kusura bakma ortalık biraz dağınık.
Biliyorum,
Bu şehir getirecek seni bana,
Belki bir konser kuyruğunda,
Belki tıkış bir metro vagonunda…
Götürdüğü gibi getirecek,
Aksayan bir gecenin topal ışığında…
Sevmez bu şehir ağlayan erkeği,
Biliyorum getirecek,
Ağlamaya çeyrek kala…
Sana dokunmak,tüm kelimeleri yakmak gibi…
+ Sana dokunmak tüm insanları affetmek gibi…Hatunun sabah uyandığında yanında olmayanı makbuldür.
Gittiğin günden beri tenimde faili meçhul parmak izleri.. Asılı bıraktın hayatın ortasında, şimdi tek dayanağım paslı bir çivi.
“Sen o kadar bir şey söylemeden gidersin ki; üstüne milyonlarca bir şey söylenir.”
- Dövme!
+ Bilmem. Vücuduma kazıyacak kadar değerli bir şey gelmiyor aklıma.
- Bence her insanın, hayatta değer verdiği en az biri olmalı.
Ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum.. Bazen bi damla yavaşça aşağı doğru kayarken başka bi damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. Ben de sana karıştım aşkımm..insanlar acımasız,savurgan… Hiçbirşeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Birgün şoförun camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.
Yaz aşkım, hiç durmadan yaz, birbirlerini anlat onlara. Birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat. Birbirlerine karışmayı anlat, yaşam savaşı içinde yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat. Sevişmeyi anlat onlara, en zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat onlara..
+ Keşke ölümsüz olsaydım
- Tedavi olmayı bile redderken mi?
+ Ölümlü olmaktan bahsetmedim ki ölümsüz olmaktan bahsettim ben..
Şimdi kapat gözlerini,
yapacağın güzel şeyleri düşün,
beni unut demeyeceğim, çünkü ben seni unutamazdım;
ama sakın hayata küsme,
ben yaptığın her şeyde yanında olacağım,
sabah yine radyonun sesiyle uyanacaksın,
enerjiyle yatağından fırlayıp radyoyu kıscaksın,
sonra pencereyi açıp dışarı doğru gerineceksin,
dışarıda hikayelerini anlatmanı bekleyen binlerce hayat var,
hepsi de anlaşılmayı bekliyor benim gibi..